- 150 Adet Mercedes-Benz Sprinter Minibüs Teslimatı
- Tamamen Elektrikli, 410 km Menzilli Yeni Mercedes-Benz EQV Türkiye’de
- Yeni Kia EV3 Lokman Koçaslan Otomotiv’de
- Brisa, Aksaray’da Açtığı Brisa Teknoloji ve Etki Merkezi’nde Gençleri Yenilik ve Teknoloji İçin Harekete Geçiriyor
- Ford Tamamen Elektrikli Yeni Puma Gen-E’yi Tanıttı
- BYD’nin 2 Elektrikli Amiral Gemisi HAN ve SEAL Türkiye’de
- Kia EV3 ve Yeni EV6 Türkiye’de
- TOYOTA GAZOO Racing WRC’de 4. Kez Üst Üste Markalar Şampiyonu Oldu
- Yeni Nesil MINI Ailesi Dönüşümünü Tamamladı
- Thierry Neuville ve Martijn Wydaeghe İkilisi 2024 WRC Dünya Pilotlar Şampiyonu Oldu
Rahatlık Battı, Sosyal Ağlara Üye Olduk
Sosyal Ağlar hayatımıza girmeden önce ne kadar rahatmışız. İlk olarak cep telefonları yaşantımızı esaret altına almaya başlamışlardı. Fakat cep telefonuyla yapabildiklerimiz çok kısıtlıydı. Gün içinde en fazla birkaç kişiye kısa mesaj atardık.
Derken bir gün Facebook ile tanışıp ardından XING, FriendFeed, Twitter, Instagram ve benzeri sosyal paylaşım sitelerine üye olmaya başladık. Mobil internetin ve akıllı telefonların yaygınlaşması ve ucuzlaması sonucu sosyal ağların bağımlısı olup çıktık. Daha çok sosyal olma kaygısıyla yan masadaki arkadaşımıza bile mesajımızı internet üzerinden gönderir olduk.
Sosyal Ağlar Yaşantımızı Değiştirdi
Çalışırken, konuşurken, yemek yerken, toplantıda, yolculukta, cenazede ve neredeyse tuvalette hatta gece en derin uykumuzdan uyanarak sağa sola, tanıdık tanımadık kimselerin neler yaptığını görmek için sosyal ağlara bakıyoruz. Hatta işi öylesine abarttık ki, sadece bir sosyal paylaşım sitesiyle de yetinmiyor “bir mesaj yazıldıysa en az 3-5 sosyal ağa düşmeli” fikriyle sosyal ağları mesaj bombardımanına tutuyoruz. Artık uykuda bile zaman kaybetmeye tahammülümüz yok. www.hootsuite.com benzeri siteleri kullanarak zaman programlı mesaj göndererek belki birilerine “bak ben hiç uyumuyorum, hep sosyalim” mesajı veriyoruz. Bu servislerle daha önce oluşturduğumuz mesajları, belli zaman aralıklarında, seçtiğimiz sosyal ağlara otomatik olarak gönderiyoruz.
.Facebook, Twitter, YouTube, Instagram, Linkedln ve benzeri sosyal paylaşım siteleri artık medyanın ötesinde çok büyük bir güç konumuna geldi. Belki klasik medyayı bir takım yaptırımlarla kontrol altına alabilirsiniz ama sosyal ağlarda durum farklı. Varoşta yaşayan bir gencin bir cümlesi bazen bir parti liderinin cümlesinden çok daha etkili olabiliyor ve değer buluyor. Orada statü yok, sadece fikirler var.
Sosyal olduğumuzu düşünüyor fakat daha fazla yalnız kalıyoruz
Sosyal ağlar yavaş yavaş hepimizi kendisine esir ediyor. Her geçen gün paylaştığımız mesaj sayısı, üyesi olduğumuz sosyal ağ sayısı ve bu sosyal ağlarda takip ettiğimiz kişi sayısı artıyor. Daha az uyumaya, daha az çalışmaya başladık. Daha çok sosyal olduğumuzu düşünüyor fakat sanırım gittikçe daha fazla yalnız kalıyoruz. Arkadaşlarımızla buluşsak bile onlarla sohbet etmek yerine mobil olarak takıldığımız sosyal ağlara mesajlar gönderiyoruz. “Arkadaşlarla buluştuk” diye… Sürekli bir mesaj kaygısı içindeyiz.
Eğer henüz bir sosyal paylaşım sitesine üye değilseniz uzak durmanızı önereceğim. Bir dostunuz veya sevgilinizle oturup karşılıklı sohbet edin, kitap okuyun veya daha çok çalışın. Bizler elimizi kaptırdık, şimdi kolumuzu kurtaramıyoruz. İnsan “eskiden sosyal ağlar yokken cidden ne rahatmışız !” demekten kendini alamıyor.
Bu ayki yazımı bir deyiş ile noktalıyorum. “Zor günler, insanın gerçek dostlarını anlayabilmesi için vardır”.
0 comments